Ad Soyad Doç. Dr. Bülent Uysal
Meslek Doktor
Telefon
İl / İlçe / Mahalle ANKARA / ÇANKAYA / KIZILAY MAH.
Seans Ücreti Telefon İle Bilgi Alınız
Konum
Açıklamalar

HİRUDOTERAPİ (SÜLÜK TEDAVİSİ)

      Doğada 600 civarında sülük türü keşfedilmiştir ve bunlardan sadece 15 kadarı ağız sekresyonlarında tedavi edici biyolojik moleküller bulunduğundan hirudoterapi (sülük tedavisi) için kullanılırlar. Bu biyolojik aktif moleküllerin çoğu fibrinolitik (pıhtı çözücü) özelliktedir ve yine antienflamatuar (iltihab önleyici), ağrı kesici ve antiseptik (antimikrobik) özellikte biyolojik moleküller de içermektedir. Normalde tüm bu özellikler hastalıkların tedavisinde kullanılan ayrı bir ilaca uymaktadır ki sülük tedavisi bunların hepsini barındırmaktadır. Zaten hirudoterapinin çok farklı hastalıklarda belirgin etkilerinin olması, bahsi geçen mekanizmaların hepsine etkili moleküllerin kan dolaşımına verilmesine bağlıdır. 

      Hirudoterapi Amerika Birleşik Devletlerinin "Food and Drug Administration (FDA)" isimli dünyaca ünlü ve saygın kurumu tarafından 2004 yılında "Tıbbi Cihaz" olarak onay almıştır. Yine Almanya da hirudoterapiyi medikal tedavi metodu olarak kabul etmiş gelişmiş ülkelerdendir. Avrupa'da yaygın olarak kullanılan hirudoterapi için, Almanya başta olmak üzere, birçok ülke sülükleri Türkiye'den ithal etmektedir. İklim özellikleriyle sülüklerin yaşamı ve çoğalması için ideal bir çoğrafya olan Türkiye, bu tıbbi kaynağı maalesef yeterince değerlendirememektedir. Avrupa ülkeleri, hirudoterapi konusundaki ön yargıları aşmış olmasına rağmen, ülkemizde modern tıp uygulayıcısı çoğu hekim bu önyargılarını aşamamıştır. 

    Sonuç olarak, halen modern tıpta kullanılan birçok ilaç -ki bunların arasında kanser ilaçlarının çoğu, ASPİRİN (söğüt yaprağından elde edilir), PENİSİLİN (küf mantarlarından elde edilir) gibi hepimizin bildiği yeri doldurulamaz ilaçlar- doğadaki mantar, bitkiler ve cansız maddeler olmak üzere farklı türdeki kaynaklardan elde edilmektedir. Bu nedenle sülüklerden de bu tür tıbbi maddelerin elde edilmesi asla mantıksız değildir.

     Hirudoterapinin belirgin etkilerinin olduğu başlıca hastalıkları aşağıdaki gibi sayabiliriz:

  • Kalp ve damar hastalıkları (Derin ven trombozu, varis, hemoroid, varikosel ve tüm damar içi pıhtılaşma vakaları)
  • Eklemin enflamatuar hastalıkları (osteoartrit, romatoid artrit, eklem travması, tendinit)
  • Omurga hastalıkları (skolyoz, kifoz, bel fıtığı, boyun fıtığı)
  • Fibromyalji
  • Akne (Sivilce) ve Akneye bağlı skar izleri
  • Enflamatuar deri hastalıkları (sedef hastalığı, vb)
  • Sinüzit
  • Meniere Hastalığı, Kulak çınlaması ve iç kulağa bağlı denge bozuklukları

KUPA TEDAVİSİ ve HACAMAT

     Kupa tedavisi ve hacamat sırasıyla "kuru kupa" ve "yaş/kanlı kupa" olarak da bilinir. Bu tedavinin geçmişi yüzyıllar öncesine dayanmaktadır. Bardak ve kupa gibi materyaller üretilmeden önceki dönemlerde, bu tedavi için hayvan boynuzları kullanılırdı. İslami tıbbi gelenekte de çok önemli yer tutan bir tedavi olan hacamat, hadis kitaplarında da yerini almış ve övülen bir tedavi metodu olarak günümüze kadar ulaşmıştır.

     Hacamatın etki mekanizmasının kolay anlaşılması için şöyle bir örneklendirme yapılabilir. Çoğumuzun tanık olduğu gibi, akarsuların bazı yerleri kara içine girinti yapmıştır ve akıntı burada yavaştır. Akarsuların içerdikleri kirler ve atıklar bu gibi durgun ve akışın yavaş olduğu yerlerde birikir. Zamanla bu yerler iyice kirlenir ve çevreye rahatsızlık verir. Bu gibi yerlerin ıslahı için ya buradaki kirli birikimler ve atıklar dışarı alınır ve uzaklaştırılır; ya da akarsuyun merkezine doğru tekrar itilerek akıntı ile uzaklaşması sağlanır. 

     İşte! insan vücudundaki damarlar da bir akarsu gibidir. Metabolik artıklarımız, ağız yoluyla alınan toksinler ve diğer atıklar damarların ulaştığı böbrekler ve karaciğer tarafından temizlenir. Damarlarımızda dolaşan kan, gün içinde bu temizleyeci organlardan defalarca geçer ve içindeki artıkların tutulması ve vücuttan atılması sağlanır. Diğer yandan, bu damarların uğrak yerlerinden biri olan derimizde, bu atıkların bir kısmı yerleşir ve kanın her geçişinde zamanla birikir. Ayrıca insan derisi vücudun en büyük organıdır ve kanlanması çok fazladır. Derimiz aynen akarsularda atıkların biriktiği yukarıda bahsedilen alanlar gibidir. Sonuç olarak, deri alanlarındaki bu metabolik atıklar, toksinler, ağır metaller gibi bileşenlerden oluşan birikimler, yakınlarındaki organlar başta olmak üzere diğer bağlantılı organların işlevlerinde bozukluğa neden olurlar. Tıpkı akarsuların kirli alanlarının temizlenmesi ve ıslah edilmesi gibi, bu deri alanlarının da temizlenmesi, ilgili hastalıkların tedavisinde önemli etkilere sahiptir. Tüm bu anlatılanlardan aslında şu çıkartılabilir. Bu birikimler zamanla artmaktadır ve kişiye bağlı olarak kritik bir seviyeye ulaştığında yani ileriki bir zamanda hastalıklara neden olabilecektir. Bu nedenle hastalıklar gelişmeden önce yapılacak hacamat seansları, ileride oluşması muhtemel hastalıklar için önleyici ve koruyucu olacaktır. Zaten tıpta da koruyucu hekimlik esastır. 

      Bu açıdan bakıldığında, kupa tedavisi ile deride belirli alanlara yerleşmiş metabolik atıklar doku içine çekilerek lenf damarları ile dolaşıma geri döndürülür ve "kuru kupa" adını alır. Akarsulardaki atıkların tekrar akıntıya dahil edilmesine benzer. Kupa tedavisinin devamı olarak, deride yapılan kesilerden kanın dışarı vakumlanması ise "hacamat" adını alır ve "yaş/kanlı kupa" olarak da bilinir. Bu ise akarsulardaki atıkların toplanıp dışarı atılmasına benzer. Yani her iki yöntem de etkindir, fakat hacamatın daha etkin olduğunu söyleyebiliriz. 

      Hacamatın daha etkili olması hem metabolik atıkların daha etkili şekilde uzaklaşıtırılmasına hem de deriye uygulanan kesiklerin vücutta tamir alarmı denebilecek bir uyarı oluşturarak, organların tamir mekanizmalarını uyarmasına ve böylece genel bir iyilik hali yapmasına bağlıdır. 

      Hacamat tedavisinin fayda sağlayabileceği durumlar genel olarak şöyledir.

  • Genel sağlık ve iyilik hali
  • Baş ağrısı ve Migren gibi hastalıklar
  • Çeşitli organlardaki enflamatuar (iltihabi) hastalıkların destek tedavisi
  • Eklem ve omurga hastalıkları
  • Diğer

PRP (Platelet Rich Plasma) TEDAVİSİ

      Normalde hasar gören organlarda oluşan kanamalar, kanın içinde yüzen trombosit (platelet/kan pulcuğu) dediğimiz hücreler tarafından etkin bir şekilde durdurulur. Bu hücreler kanamayı durdurmasının yanında içerdiği biyolojik aktif moleküller sayesinde hasarlanmış dokunun tamir edilip iyileşmesini de sağlar. Bu durum, plateletlerin diğer bir çok hastalıkta da dokulardaki hasarın iyileştirilmesi için kullanılabileceğini akla getirmiş ve PRP tedavisi ortaya çıkmıştır. 

      PRP (Platelet Rich Plasma), plateletten zengin serum anlamına gelir. Hastalardan alınan belli bir miktarda kanın içindeki plateletleri toplamak için, özel teknikler ile santrifüj edilmesi temeline dayanır. Bu sayede toplanan ve sayıları milyona ulaşan plateletler, hasarlı bölgelere enjekte edilerek platelet içindeki tamir moleküllerinin buradaki sorunu çözmesi umulur.

     PRP tedavisinin kullanıldığı alanlar kabaca aşağıdaki gibi sınıflandırılabilir.

  • Yüz (Antiaging/yaşlanma karşıtı etki, ciltteki hiperpigmentasyonlar/lekeler, skarlar, vb için)
  • Eklem içi (Eklem travmaları, eklem bağlarındaki hasarlanmalar, osteoartrit, tendinit, meniskopati, vb.)
  • Saçlı deri (Saç kayıplarının azaltılması, vb)

PROLOTERAPİ

      Proloterapi, kabaca "Ağrı Tedavisi" olarak da bilinir. Özellikle tedavi edilemeyen eklem, kas ve tendon kaynaklı hastalıklara bağlı ağrılarda (osteoartrit, tendinit, fibromiyalji gibi), omurga fıtıklarında etkin bir tedavi alternatifi sunar. Proloterapi, belli oranlardaki dektroz solüsyonlarının ilgili hastalıklı alanlara enjeksiyonu ile yapılır. İndüksiyon tedavileri denilen yöntemler grubuna giren proloterapi, vücutta kontrollü bir enflemasyon/iltihap oluşurarak etkisini gösterir. Bu yüzden, enjeksiyon sonrasında vücutta enlemasyonu da önleyen çoğu ağrı kesici ilacın tedavi süresi boyunca kullanılması yasaklanır. Tedavi etkisinin görülmesi için gerekli 1-2 aylık süre boyunca bu yasak sürer. Yan etkileri neredeyse olmayan, vücudun kendi içsel iyileşme mekanizmalarını kullanan bir tedavi yöntemidir.

  • Eklemlerin Ağrılı Hastalıkları (Osteoartrit, travma, tendon ve kas hasarları vd.)
  • Fibromiyalji
  • Yumuşak doku ağrılı patolojileri

OZON TERAPİSİ

      Ozon tedavisine ismini veren ozon gazı üç tane oksijen atomunun birleşmesinden meydana gelen reaktif bir gazdır. Normalde atmosferin stratosfer tabakasında bulunur ve santimetrelerle ölçülen kalınlıkta olan ince ozon tabakasını oluştururlar. Güneşten gelen zararlı ışınların önlenmesinde hayati öneme sahiptir.

      Aynı ozon gazı, medikal maksatlar için ozon jeneratörleri sayesinde oluşturulabilir. Elde edilen ozon gazı farklı metodlar ile tedavi edici olarak kullanılır. Bu metodlardan en önemlisi "Majör Otohemoterapi"dir. Bu yöntemde, hasta damarından alınan 100 ml kadar kan, ozona dayanıklı şişe veya torbalar içinde ozon gazı ile muamele edilerek geri tekrar aynı damardan kan dolaşımına geri verilir. Ozonla muamele edilen kanda bulunan yağ asitleri, su, proteinler ve hatta kan hücrelerinin zarları okside olur ve ortaya okside olmuş (hasarlanmış da diyebiliriz) moleküller çıkar. Bu molekülleri içeren kanın kan dolaşımına geri verilmesi ile tüm bu moleküller kanın ulaştığı tüm dokulara yayılır ve içindeki okside moleküller ile vücudun sanki yaygın bir hasara uğradığı izlenimini vererek tüm vücutta bir alarm durumu oluşturur. Bu ise vücutta yaygın olarak tamir mekanizmalarının, immün sistemin ve antioksidan sistemin uyarılmasını sağlar. Ve nihayetinde, harekete geçen bu mekanizmaların sayesinde varolan ve çoğu kronik olarak nitelendirilen hastalıklar iyileştirilir. Tüm organlarda uyarılan tamir mekanizmaları sayesinde yaşlanma karşıtı önleyici etkiler yapma potansiyeline sahip olan ozon tedavisi "indükleyici/uyarıcı tedavi yöntemleri"ne dahildir.

      Minör Otohematerapi ise, ozonlanmış 10 ml kadar kanın çeşitli kas gruplarının içine enjekte edilmesi ile benzer bir sürecin uyarılmasına bağlıdır. Yine ozon gazının vücuttaki çeşitli boşluklara verilmesi ile o dokularda hasar yaparak etki etmesine dayanan eklem içlerine, makat yoluyla bağırsaklara, vajina içine verilmesi de diğer yöntemlerdir. Ayrıca bel fıtığı ve fibromyalji gibi hastalıklarda da direkt doku içine enjeksiyonu da söz konusudur.

      Son olarak, yüksek oranda ozonlanmış, tedavi etkinliği güçlü ozonlanmış sıvı yağlar da, ozon tedavisinin sıradışı metodlarından birisidir. Ozonlanmış yağlar ise gövde derisi, eklem, anüs (makat), vajina ve ağız mukozası gibi yüzeye yakın, yağın ulaşabileceği alanlardaki mantar hastalıkları, sivilce ve enfektif cilt hastalıkları, herpes labialis ve zona zoster gibi viral deri hastalıkları, çeşitli dermatitler ve psöriasis (sedef hastalığı) gibi enflamatuar hastalıklar için kullanılabilir. Yine ozonlanmış yağların içilmesi veya kapsüller içinde ağız yoluyla alınması da, çeşitli karaciğer hastalıkları için faydalı olabilen bir metod olarak değerlendirilebilir.

ANTİAGİNG VE ANTİENFLAMATUAR ÜRÜNLER

  • Antiaging (yaşlanma önleyici) serum tedavisi
  • Vitiligo tedavisi
  • Saçkıran/sakalkıran tedavisi
  • Dermatit tedavisi
  • Mantar tedavisi
  • Saç bakım 
  • Cilt bakım 

ZAYIFLAMA PROTOKOLÜ (Fizyolojik Zayıflama Protokolü)

  • Diyet 
  • Egzersiz
  • Psikolojik Destek (Yaşam/zayıflama koçluğu)
  • Süreç takibi/destek
  • AkupunkturAromaterapi gibi metodların kişinin ihtiyaçlarına ve karakterine uygun olacak şekilde birleştirilmesiyle oluşturulan farklı protokolleri içermektedir. Bu sayede kişinin kilo vermesinin önündeki engeller tespit edilmekte ve bunları aşacak farklı protokoller oluşturulmaktadır. 
    • "dr.buysalİnstagram hesabından önceki vakalardaki hastaların görüntü ve sonuçlarına ulaşabilirsiniz.
    • NOT: Daha kapsamlı bilgi için lütfen arayınız.