Uzm. Dr.Betül Öztürk Günel
Geleneksel Ve Tamamlayıcı Tıp Hekimi
- | İstanbul, Üsküdar
Kliniğimizde geleneksel ve tamamlayıcı tıp uygulamarı yapmaktayız
Hacamat Tedavisi Nedir?
Hacamat deri altında birikmiş ve içinde zararlı maddelerin(ağır metaller, toksinler, serbest radikaller) olduğu kanın, bistüri veya neşter ile açılan çiziklerden vakum yardımıyla vucuttan dışarıya çıkarılma işlemine denilir. Hacamat ile alınan kan ile damardan alınan kan (venöz kan) aynı değildir, hacamat ile alınan kan, pelte kıvamında, koyu renkli ve kan özelliğini yitirmiş olan kandır, sağlığımızı olumsuz etkileyen bu kan vucuttan dışarı atılmazsa bağışıklık sistemimiz olumsuz etkilenir ve bir çok hastalığa sebep olur. Hacamat doğru kişilerce yapıldığı takdirde ağrısız, acısız, iş kaybı yaşatmayan tedavi yöntemidir. Günümüzde ki kimyasal içerikli gıda ürünlerinin vucudumuzda bıraktığı zararlı maddelerin en kolay dışarı atılım şekli hacamattır. Hacamat sayesinde çoğu hastalığa yakalanmaktan kurtulmak mümkündür. İbni SİNA Kitabu'ş-Şifa ("Sağlık Kitabı") isimli kitabında birçok kez hacamat tedavisinden bahsetmiştir. Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (Allah'ın selamı onun üzerine olsun) düzenli periyotlarla hacamat tedavisi olmuş ve ümettine birçok kez tavsiye etmiştir.
Hacamat Tedavisi Hangi Rahatsızlıklarda Uygulanır?
Yapılan pek çok çalışma, hacamat tedavisinin belirli hastalıklarda oldukça faydalı olduğunu göstermektedir. Hacamat tedavisinin sırt ve boyun ağrılarında rahatlama sağladığını gösteren pek çok çalışma bulunmaktadır. Geçtiğimiz yıllarda yapılan bir çalışmada, hacamat tedavisi olan hastalarda yalnızca ilk seanstan sonra bile kronik boyun ve omuz ağrılarında %50 oranında azalma olduğu görülmüştür.
Hacamat Tedavisinin uygulandığı bazı rahatsızlıklar :- Organik bir rahatsızlığı tanımlanmayan hastalarda immün sistemi(Bağışıklık sistemi) güçlendirmek için
- Fibromiyalji sendromu
- Romatizmal hastalıklara ait kronik ağrı, eklem hareket kısıtlılığı, sabah tutukluğu, yorgunluk gibi durumlar
- Kas-iskelet sistemi mekanik ağrıları
- Diz ağrısı (osteoartrit vb)
- Migren ve gerilim tipi baş ağrısı gibi organik olmayan baş ağrıları
- Organik olmayan uyku bozuklukları
- Nevraljilere bağlı ağrılar
- İnmeye bağlı gelişen hıçkırık, yorgunluk, afazi gibi durumlar
Hacamat Tedavisinin Faydaları
Hacamat tedavisi, ciltte gevşeme sağlar ve cilt ve kaslar üzerinde negatif basınç sağlar.
Hacamat tedavisi ayrıca :- Kan dolaşımını arttırır,
- Kas iyileşmesini hızlandırır,
- Vakum ile oluşturulan negatif basınç; yeni kanın doku yararına çeşitli faydalar ile akmasını sağlar,
- Fiziksel ve duygusal gerilimlerden bir rahatlama hissi sağlar,
- İyileşme ve yenilenme sürecini hızlandırır,
- Kan akışının artması ve yenilenmesi; toksinlerin ve ölü hücrelerin vücuttan atılmasını sağlar,
- Cildi ısıtarak, elastikiyetini yeniden kazanması için dokuları yumuşatır,
- İltihaplanmayı azaltır.
Hacamat İle Migren Tedavisi
Migren, halk arasında oldukça yaygın görülen bir baş ağrısı türüdür. Hacamat ise, birçok ülkede kullanılan, tamamlayıcı bir tedavi yöntemidir ve migren de dahil olmak üzere, pek çok ağrının kontrol altına alınmasında sıklıkla kullanılmaktadır.
Hacamat İle Migren Tedavi Edilir Mi?
Migren, hacamat tedavisine iyi yanıt veren hastalıklar arasında yer almaktadır. Hacamat ile migren tedavisi olan hastalar yıllardır yaşadıkları baş ağrılarının yoğunluğunda ve sıklığında, belirgin bir şekilde azalma olduğunu belirtmektedirler. Hacamat ile migren tedavisi; hastanın başının ve boynunun belirli bölümlerine hacamat kupaları ile vakum oluşturularak yapılan bir tedavi yöntemidir. Bu vakum oluşturma işlemi, söz konusu alandaki kan akışında bir artış sağlar ve böylece iyileşme sağlanır.
Araştırmalar Ne Gösteriyor?
Bugüne kadar, hacamat tedavisinin migren ağrılarını nasıl etkilediği ile ilgili çeşitli araştırmalar yapıldı ve bu araştırmaların sonuçları genel olarak olumludur. 2008 yılında yapılan ve Amerikan Çin Tıbbı Dergisi’nde yayınlanan bir araştırmaya göre; 70 hastanın migren ağrıları, hacamat tedavisi ile tedavi edilmiştir. Islak hacamat tedavisinin kullanıldığı bu araştırma grubunda; hastaların %35’i, baş ağrılarının yoğunluğunda bir azalma olduğunu ifade etmiştir. Ayrıca, migren ataklarının sıklığında da azalma olduğunu belirtmişlerdir.
2010 yılında yapılan bir başka araştırma da, Dünya Aile Hekimliği Dergisi tarafından bildirilmiştir. Kronik baş ağrıları nedeniyle hacamat tedavisi uygulanan hastalar da, baş ağrılarının şiddetinin, eskisinden çok daha az olduğunu bildirmişlerdir.
Hacamat İle Migren Nasıl Tedavi Edilir?
Kişinin yüz ve boyun bölgesindeki belirli noktalar üzerinde hacamat tedavisi uygulanarak, farklı türdeki baş ağrıları tedavi edilebilir. Bununla birlikte, hacamat uygulanmadan önce; lavanta ya da okaliptüs gibi doğal ağrı kesiciler olan esansiyel yağlar cilde uygulanır. Bu yağlar, bölgede gerekli yağlanmayı sağlar. Böylece, bardak bölgede kolaylıkla hareket edebilir.
Vakum oluşturduktan sonra, bardak farklı vuruşlar ile hareket ettirilir. Yüz bölgesinde kullanılan bardaklar, genellikle küçük boyutludur ve silikon ya da kauçuk gibi malzemelerden elde edilir. Kullanılan bardaklar, cilde yerleştirilip sonra bırakılarak vakum işleminin gerçekleşmesini sağlar.
Migren: beyne giden kan akışındaki bozulma nedeniyle olduğu öngörülmektedir. Hasta aşırı stres, yüksek ses ya da güçlü kokular gibi tetikleyiciler ile karşılaştığında, kan akışı kısıtlanır ve baş ağrısı başlar. Baş ağrılarına, bulantı ve kusma da eşlik edebilir. Hacamat tedavisi; en şiddetli baş ağrısı formu olan migren de dahil olmak üzere, baş ağrılarını hafifletmede etkili olabilir. Bu, gerçek araştırma ve incelemeler ile de doğrulanmıştır.
Sülük (Hirudoterapi) Tedavisi
Antik Mısır, Hint, Arap ve Yunanlılar tarafından tamamlayıcı tıp yöntemi olarak kullanılan sülük tedavisi; cilt hastalıkları, diş problemleri, sinir sistemi sorunları, iltihaplanmalar ve daha pek çok sağlık probleminde uygulanmaktadır. Sülük tedavisi, yakın bir zamana kadar dünyanın pek çok yerinde yaygın olarak kullanıldı. Örneğin, yalnızca İngiltere’de, 1831 yılında tedavi amaçlı 50.000 sülük kullanıldı.
Bugün, hala pek çok doktor tarafından kullanılan sülük tedavisi; bir süre düşüş yaşadıktan sonra 1970’li yıllardan itibaren yeniden popülerlik kazanmaya başladı ve pek çok hastalığın tedavisinde başarı ile kullanıldı. Sülük tedavisi, bazı durumlarda cerrahi uygulamalardan sonra da kullanılmaktadır. Sülükler; konulduğu bölgelerde kan akışını arttırmaya yardımcı olurlar böylece daha hızlı bir iyileşme gerçekleşir.
Sülük Tedavisinde Nelere Dikkat Edilmelidir?
Sülük tedavisi; genellikle ağrısız olan bir ısırık ile başlar (sülüklerin salgıladığı enzimler hafif bir anestezik etkiye sahip olduğu düşünülmektedir). Sülükler yaklaşık 30 dakika içinde 5-15 ml arasında kan emerler.
Sülük tedavisine başlamadan önce, ayrıntılı bir değerlendirme yapılmalıdır. Ayrıca uygulamayı yapan kişinin; arteriyel yetmezlik ile venöz tıkanıklık arasında ayrım yapabiliyor olmalıdır. Arteriyel yetmezlikte doku; soluk ve kabarıktır. Venöz tıkanıklıkta, doku mor renkte görünür ve dokununca gergin ve acı verici olabilir.
Sülük tedavisi, venöz tıkanıklığı azaltabilse de, arteriyel yetmezliğin olması durumunda ters etki gösterebilir.
Hastaya ayrıca; vitamin, bitkisel takviyeler ya da ilaç kullanıp kullanmadığı da sorulmalıdır. Bazı ilaçlar, aşırı kanama riskini arttırabilir ya da bağışıklığın tepkisini azaltabilir. Örneğin, yüksek E vitamini bağışıklığı baskılayabilir. Ya da bazı bitkisel takviyeler ve aspirin gibi ilaçlar da kanama riskini arttırabilir.
Ayrıca, tedavi sırasında damarların kasılması riskini azaltmak için kafein alımına ara verilmelidir. Ayrıca, sigara içmek ve hatta pasif içici olmak da tedavinin ters etki göstermesine neden olabilir. Tedaviye başlamadan önce; uygulanacak sülük sayısı, sülüklerin nereye yerleştirileceği ve tedavinin sıklığı doktor tarafından belirlenmelidir.
Sülük Tedavisi Ne İşe Yarar?
Eski Mısır’da sülük tedavisi; sinir sistemi, iltihaplanma ve enfeksiyonlar, diş hastalıkları ve cilt hastalıklarının tedavisinde kullanıldığı için zengin bir geçmişe sahiptir. Kirli olan kanın sülükler yardımıyla vücuttan atılmasını sağlayan tedavi; kanın genellikle zararlı olmayan bir hızda akmasını ve hastanın hastalığından kurtulabilmesini sağlar.
Sülük tedavisi, pek çok durumda kullanılmaktadır. En ilginçlerinden biri, bacaklardaki kan dolaşımını iyileştirmesidir. Yeniden damarlanma(revaskülarizasyon) ile düzelmeyen ciddi arter hastalığı olan hastalar da tedavi edilmektedir. Dolaşım bozuklukları ve kalp ve damar hastalıkların tedavisinde de kullanılmaktadır. Ayrıca;
- Farklı cilt problemlerinin iyileşmesine yardımcı olur,
- Kalp hastalıklarını iyileştirir,
- Kanın vücudun her yerine ulaşmasını sağlar ve bu da, şeker hastalığı ile mücadelede etkilidir,
- Sülüklerin salgıladığı özel enzimler, bazı kanser hastalıklarını tedavi ettiği de düşünülmektedir.
- Herhangi bir yan etki olmadan iyileşmenin doğal bir yolu olduğundan; burun, meme ve yanak gibi estetik
- ameliyatlar sonrasında iyileşmenin hızlanması için de kullanılmaktadır.
- Kan dolaşımını arttırdığı için, saç dökülmesi tedavilerinde de faydalıdır.
Ozon tedavisi, medikal ozon gazının hastalıkları iyileştirmek veya tedaviye destek amacıyla kullanılmasıdır. Ozon Tedavisinin, dünyada birçok ülkede tıbben kabul görmüştür. Bu tedavi birçok ülkede sağlık bakanlıklarınca da kabul edilmektedir.(Rusya, Almanya, İtalya, ABD, Küba, Çekoslovakya, Bulgaristan vs.) Türk Tabipleri Birliğince lokal uygulamalarından olan eklem içi uygulaması ve bel içerisine uygulama kabul görmüştür.
Dünya için bu kadar önemli olan ozon, tıp dünyasında da günden güne çok daha önemli bir yer edinmektedir. Ozon tedavisi ile kanserden diyabete, tansiyondan böbrek rahatsızlıklarına kadar pek çok hastalığın tedavisinin desteklenmesinde kulanılmaktadır. Tedavide kullanılan ozon gazı medikal ozon jeneratörlerinde saf oksijenden üretilir. Üretilen ozon tedavide daima oksijen ile karışım halinde kullanılır.
Ozon tedavisi hiçbir ilacın sahip olmadığı kadar geniş bir uygulama alanına sahiptir. Yan etkisi olmayan ozon tedavisi herkese uygulanabilir. Yan etkisi olmadığı gibi hiçbir ilaç ile etkileşim de yapmaz. Bu nedenle ozon tedavisi oldukça pratik ve yararlı bir doğal tedavi yöntemi olarak başarı ile uygulanmaktadır.
a) Ozon Tedavisinin Etkileri Nelerdir ?
- Hücre ve dokulara giden kan dolaşımı artar.
- Deri de artan kan dolaşımı ile birlikte cilt yenilenir, temiz ve pürüzsüz görünüm sağlar.
- Bağışıklık sistemini güçlenir, yaygın mevsimsel hastalıklara karşı direnç artar.
- Damarlar (arter ve venler) temizler. Damar tıkanıklıklar açılır. Yeni damar oluşumuna yardımcı olur.
- Kan ve lenf sistemini temizler.
- Canlanan bağışıklık sistemi ve sıcağın etkisi ile mikropları öldürerek enfeksiyon hastalıklarına karşı direnci arttırır.
- Laktik asidi okside ederek kasları gevşetir ve yumuşatır, esnekliğini arttırır.
- Eklem ağrılarında ve kas rahatsızlıklarında iyileşme olur.
- Hormon ve enzim üretimi normale döner.
- Beyin fonksiyonlarını ve hafızayı kuvvetlendirir.
- Ferahlatıcı etkisiyle depresyon ve anksiyete üzerinde olumlu etkisi vardır. Depresyon kaynaklı gerginliği gidermeye yardımcı olur.
- Adrenalini okside ederek genel bir sakinlik sağlar.
- Uyku ihtiyacınızı azaltır ve uyku kalitesini arttırır.
- Karaciğeri temizler.
- Kasların güçlendirir ve kas ağrılarını giderir.
- Baş dönmesinin önler.
- Yorgunluğun giderir.
- Vücuttaki parazitleri yok eder.
- Yağları yakar.
- Sindirimi düzenler.
- Mukusları temizler.
- Bakterileri yok eder.
- Kanser hücrelerinin çoğalmasını engeller.
- Soğuk algınlığının engeller.
- Kalp fonksiyonlarının iyileştirir ve ani kalp krizi riskinin düşürür.
- Zihinsel gücün toparlar.
- Stresin azaltır.
- Fazla şekerin yakar.
- Dalağın ve pankreasın oksijenlendirir.
- Lenf sistemini detokslar.
- Gangrenin önler.
- Sinir sistemini korur.
- Kanı sulandırır, kansızlığı önler.
- Zona ve uçuk gibi virüs hastalıklarının tedavi edilmesine yardım eder.
- Cildi yeniler, nemlendirir, akneleri temizler, gözaltı morluklarını önler, saç dökülmesini engeller.
- Yaraları iyileştirir.
- Hormon dengesini düzeltir.
- Vücudun tüm hücrelerini temizler.
- Mantar hastalıklarını iyileştirir.
- Egzamayı baskılar.
b) Ozon Tedavisinin Kullanıldığı Hastalıklar ?
- Dolaşım bozuklukları (damar tıkanıklıkları, venöz yetmezlikler, varisler)
- Kronik yorgunluk sendromu
- Bel ve boyun fıtıkları
- Fibromyalji
- Nörolojik hastalıklar (Bunama, Alzheimer)
- Şeker hastalığı (diabetes mellitus)
- Kulak çınlaması
- Kadın hastalıkları ve cinsel sorunlar
- Bakteriyel virüs, mantar enfeksiyonları
- Kas-eklem ve romatizmal hastalıklar
- Mide, bağırsak hastalıkları
- Zayıflama (obezite)
- Sellülit
- Anti-aging (yaşlanmanın durdurulması) ve yeniden canlanma,
- Yaşlı kişilerde önlem ve tedavi
- Göz hastalıklarında
- Kanser tedavisinde
- Cilt mantarları ve enfekte cilt lezyonları
- Enfekte yaralar, açık yatak yaraları (decubitus ülserler), alt bacağın ülserleri (Ulcus cruris)
- Bağırsak hastalıkları: Proktitis ve kolitler
- Virüslerden kaynaklanan hastalıklar: Herpes simplex (facia lherpes), Herpes zoster (shingles)
- Karaciğer enflamasyonu (Hepatit A, B, C)
- Enflamasyonlu ve dejeneratif eklem hastalıkları
- Artritik / Romatizmal durumlar – kronik poliartritler
- Bağışıklık sistemi sorunları
- Multiple skleroz, çölyak gibi otoimmun hastalıklar
- Böbrek hastalıkları
- Ağrı tedavisi
Akupunktur, uzman hekim tarafından vücutta bulunan belirli noktalara ince iğnelerin uygulanması ile yapılan bir tedavi yöntemidir. Akupunktur Tedavisi, birçok sağlık sorununda başarılı bir şekilde uygulansa da, özellikle ağrı tedavisinde son derece etkili bir teknik.
a) Akupunktur Nasıl Etki Ediyor?
- Akupunktur elekromanyetik sinyalleri uyararak, bağışıklık sistemi hücrelerinin ve ağrı giderici kimyasalların salınımını artırıyor.
- Beynin acı ile ilişkilendirilen bölümündeki, yani limbik sistemdeki aktiviteyi azaltarak ağrı ve acı kontrolü sağlıyor.
- Vücutta birçok mekanizmayı kontrol eden hipotalamus ile hipofiz bezini uyararak etki ediyor.
- Nörotransmitter ve nörohormonların salınımını etkileyerek beyin kimyasında olumlu değişimlere neden oluyor.
b) Akupunktur Tedavisinin Etkili Olduğu Alanlar
- Kilo verme
- Menopozal şikayetler
- Baş ağrıları
- Sigara bırakma
- Adet ağrıları
- Kas, eklem ve bel ağrıları
- Sebebi belli olmayan hipertansiyon
- Böbrek ağrısı
- Yüz felci
- Stres, panik atak ve depresyon gibi duygu durum bozuklukları
- Uykusuzluk
- Doğum ağrısının azaltılması
- Çocuklarda idrar kaçırma
- Spastik kolon
- Sınav korkusu ve uçak korkusu
Akupunktur ile zayıflama yönteminde de yine iğneler kulak etrafındaki bazı bölgelere batırılmaktadır. Bu bölgeler genellikle kişinin zayıflamasına yardımcı olacak olan; iştah azaltıcı, sürekli atıştırma ihtiyacını azaltıcı, oburluğu engelleyici, metabolizmayı hızlandırıcı, şişmanlamaya neden olan organlardaki eksiklikleri dengeleyici, yeni yaşam tarzına adaptasyon sırasında meydana gelen semptomları azaltıcı, kilo vermeye yardımcı olan bakteroidlerin ön plana çıkmasını sağlayıcı, vücudun dinamik olmasını sağlayıcı, kan şekerini dengeleyici, gereksiz tatlı yeme krizlerini önleyici, aynı zamanda yeni beslenme programı esnasında vücut enerjisinin düşmesini engelleyici, açlık durumunda dahi açlık seviyesi hissini azaltıcı, mutluluk hormonunu uyararak motivasyonu sağlayıcı sinyallerin vücuda verildiği noktalar olmaktadır. Kişi kilo vermek için takip edeceği yeni beslenme programını uygularken dışarıdan her hangi bir takviye almadan bu sinyallerin beyne ve vücuda iletilmesi yardımıyla daha hızlı, daha verimli ve daha kalıcı bir şekilde zayıflayacaktır. Kilo vermek için uygulanacak olan akupunktur seansları kişinin kilosuna ve genel durumuna bağlıdır.
Akupunktur ile zayıflama yönteminde de diğer zayıflama yöntemlerinde olduğu gibi hedeflenen kilolar verildikten sonra tekrar eski beslenme alışkanlıklarınıza dönmemeli, akupunktur seanslarını giderek azaltarak belli dönemlerde tekrar ettirmelisiniz. Ancak bu şekilde kilo verme durumu kalıcılığını korur. Akupunktur ile zayıflamada kişi vücut ağırlığının %7’sini bir ayda vermektedir. Buna göre her ay vermek istediği kiloya göre akupunktur seanslarına devam edebilir. Daha sonrasında ise kişi kilo koruma programına alınır.
Akupunkturun Zayıflama Etkisi
1. İştah ve acıkma hissini en aza indirir. Akupunktur beyindeki hipotalamus bölgesinde noradrenalin seviyesini düşürüp, seratonin yani özellikle çikolata yedikten sonra ortaya çıkan mutluluk hormonunun seviyesini artırır. Bu şekilde yiyerek değil, yemeyerek mutlu olmamızı sağlar.
2. Midede kazınma, yanma ve ekşimeyi önler. Kulaktan yapılan akupunktur, kulaktan mide ve bağırsaklara kadar uzanan sinir uçlarını uyararak mide asidini azaltıyor. Kontrol altına alınan mide asiditesi sayesinde , diyete bağlı olarak boşalan midede herhangi bir rahatsızlık olmuyor. Keyifle diyet uygulanıyor.
3. Düşük kalorili beslenmeye bağlı olarak oluşan halsizlik ve bitkinliği önler. Tam tersi zinde olmamızı ve daha çok enerji vererek kolay kilo vermemizi sağlar.
4. Akupunktur uygulaması sırasında; vücutta seratonin ve endorfin hormonlarının seviyesi artmaktadır. Bu da diyet yapan kişiye huzur verir, sedasyon sağlar. Böylece kişide istediği her şeyi yiyememekten dolayı oluşan stres ve gerginlik yaşanmaz. Sonuçta; kişi sakin ve huzurlu bir şekilde diyetine devam eder.
5. Metabolizma hızını düzenleyici rolü vardır. Akupunkturla tedavi gören kişinin metabolizma hızı arttığı için diğer kişilere göre, zorlanmadan daha kolay kilo verir.
Vücuda iğne batırılarak bir kodlama verilir. Beyin bu kodlaması hafızasına alır ve unutmaz. Bu nedenle tedavi sonrasında sigaraya istek duymaz ya da dumanından rahatsızlık duyar. Bu tedavinin başarılı ve kalıcı olması için bir takım şartları hastanın yerine getirmesi gerekir. Önce bağımlı olan kişi, sigaranın kendisinde oluşturacağı sağlık problemlerinin bilincinde olmalı ve kendi isteği ve iradesi ile bağımlılıktan kurtulmaya karar vermiş olmalıdır.
Sigara bağımlılığı tedavisi için bize başvuran kişinin gerçek anlamda kararlılığını anlamak için en az 12 saat sigaradan uzak kalmasını istiyoruz. Bunu isteme sebebimiz tedavi öncesi vücudun nikıtinden belirli bir süre uzak kalması tedaviyi daha başarılı olmasını sağlamasıdır. Hatta sigaradan uzak kalma süresi arttıkça tedavinin başarı oranı artmaktadır. Bir diğer sebebi ise sigara yoksunluk belirtilerini kişi üzerinde gözlemleyip tedavimizi ona göre şekillendirmektir.
Adet Öncesi Sendromu Ve Adet Sancılarının Giderilmesinde Akupunktur Tedavisinin Yeri
AKUPUNKTUR; adet öncesindeki vücuttaki fizyolojik hormon değişimine bağlı olarak görülen yan etkileri hafifletir ya da ortadan kaldırır.
Östrojen,progesteron ve ağrıya sebep olan prostaglandin kimyasal salgısının vücutta ve kulakta yeri ve özelliği belirli olan noktaları mevcuttur. Konusunda uzman akupunktur doktoru, bu noktaların aktivitelerini ölçerek gereken müdahaleleri bu noktaları uyararak yapabilir. Bu uyarılar kimi zaman akupunktur iğneleri (altın,gümüş,çelik),kimi zaman da tıbbi masaj ya da lazer akupunkturu ile ağrısız ve güvenli bir şekilde yapılabilir.
Akupunktur tedavisi,başlangıçta 8-10 seanslık bir kür şeklinde uygulanır. Hormonal denge bu tedavi süreci ile sağlandıktan sonra 3 ay ve 6 ay sonra birer kez adetten 1-2 gün önce akupunktur seansı tekrarlanarak tedavinin kalıcılığı sağlanır.
Akupunktur tedavisi, bir cerrahi girişim yapılmadan ve dışarıdan vücuda kimyasal madde (ilaç) verilmeden uygulanan bir yöntem olması nedeni ile hiçbir yan etkisi olmayan, son derece güvenli bir yöntemdir.
- Yeditepe Üniversitesi Tıp Fakültesi
- Geleneksel Ve Tamamlayıcı Tıp Hekimi.
- Dr. Betül Öztürk Günel Muayenehanesi | İstanbul, Üsküdar